18 Aralık 2007 Salı

huzur damlası


İmâm-ı Rabbânî müceddid-i elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendî Hindî hazretleri, birinci cilt, ikiyüzonüçüncü mektûbunda buyuruyor ki:

Bu mektûb, nakîb seyyid şeyh Ferîd hazretlerine yazılmıştır. Vaaz ve nasihat vermekte, Ehl-i sünnet âlimlerine uymağı övmektedir:

Allahü teâlâ, sizi, zatınıza yakışmıyan herşeyden korusun. Yüce ceddiniz hurmetine duâmı kabûl buyursun! Errahman sûresinde, altmışıncı âyetinde meâlen (iyiliğin karşılığı, ancak iyilik olur) buyuruldu. Sizin ihsânlarınıza karşılık, hangi ihsânla karşılık yapacağımı bilemiyorum. Ancak, mübârek zamanlarda, din ve dünya selâmetiniz için duâ etmeye çabalıyorum. Elhamdülillah, elimde olmıyarak, bu vazîfe nasip olmaktadır. Mükâfât olabilecek başka bir ihsân da vaaz ve nasihattir. Eğer kabûl buyurulursa, bizim için ne büyük nîmet olur.

Ey, asîl ve şerefli efendim! Vaazların özü ve nasihatların kıymetlisi, Allah adamları ile buluşmak, onlarla birlikte bulunmaktır. Allah adamı olmak ve islâmiyete yapışmak da, müslümanların çeşidli fırkaları arasında, kurtuluş fırkası olduğu müjdelenmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemaatin doğru yoluna sarılmaya bağlıdır. Bu büyüklerin yolunda gitmedikçe, kurtuluş olamaz. Bunların anladıklarına tâbi olmadıkça, saadete kavuşulamaz. Akıl sahipleri, ilim adamları ve Evliyânın keşfleri, bu sözümüzün doğru olduğunu bildirmektedirler. Yanlışlık olamaz. Bu büyüklerin doğru yolundan hardal dânesi kadar, pekaz ayrılmış olan bir kimse ile arkadaşlık etmeği, öldürücü zehir bilmelidir. Onunla konuşmağı, yılan sokması gibi korkunç görmelidir. Allahdan korkmayan ilim adamları, hangi fırkadan olursa olsun din hırsızlarıdır. Bunlarla konuşmaktan, arkadaşlık etmekten de sakınmalıdır. Dinde hâsıl olan bütün fitneler, bu azılı din düşmanlığı, hep böyle kimselerin bıraktıkları kötülüktür. Dünyalık ele geçirmek için, dînin yıkılmasına yardım ettiler. Bekara sûresinin onaltıncı âyet-i kerimesinde meâlen, (Hidâyeti vererek, dalâleti satın aldılar. Bu alış-verişlerinde birşey kazanmadılar. Doğru yolu bulamadılar) buyuruldu. Bu âyet-i kerime, bunları bildirmektedir.

İblîsin rahat, sevinçli oturduğunu, kimseyi aldatmakla uğraşmadığını gören bir zat, (Niçin insanları aldatmıyorsun, boş oturuyorsun?) dedikte, (Bu zamanın kötü din adamları, benim işimi çok güzel yapıyorlar, insanları aldatmak için bana iş bırakmıyorlar) demişti. Oradaki talebeden, mevlânâ Ömer, iyi yaradılışlıdır. Yalnız, kendisine arka olmak, doğruyu söylemesi için kuvvetlendirmek lâzımdır. Hâfız imam da, aklını fikrini dînin yayılmasına vermiştir. Zaten her müslümanın böyle olması lâzımdır. Hadis-i şerifte, (Kendisine deli denilmiyen kimsenin îmanı tamam olmaz) buyuruldu. Biliyorsunuz ki, bu fakir, söyliyerek ve yazarak, iyi kimselerle konuşmanın önemini anlatmaya uğraşıyorum. Kötü kimselerle arkadaşlıktan kaçınmasını tekrar tekrar bildirmekten usanmıyorum. Çünkü, işin temeli bu ikisidir. Söylemek bizden, kabûl etmek sizden. Daha doğrusu, hepsi Allahü teâlâdandır. Allahü teâlânın hayrlı işlerde kullandığı kimselere müjdeler olsun.

0 yorum: