25 Ocak 2008 Cuma



Hobiciler tarafından sıkça sorulan soru balığım ne kadar yaşayacak sorusudur. Bu soru balıktan balığa çok farklılık gösterir. Genel olarak büyük balıklar küçüklerden, yumurta dökenlerden canlı doğuranlardan daha uzun ömürlüdür.

2 en popüler balık olan Beta ve Japon Balığı arasında ciddi ömür farkı vardır. Betalar 2 yılı biraz geçebilirken, Japon balıkları 10 sene kadar yaşyabilir.

Aşağıda bazı balıkların ömürleri bulunmaktadır. Bunlar ortalama sayılarıdr, daha iyi bakımla daha uzun süre beslenebilirler. Balığın genetiği dışında ömrünü etkileyen ana faktörler suyun temizliği, balığın uygun sıcaklıkta bakılması ve az az ama sık sık çeşitli yemlerle beslenilmesidir.

Corydoras (Çöpçü) - 5 yıl
Melek Balığı - 10+ yıl
Apistogramma - 3 - 5 yıl
Okçu Balığı - 5 yıl
Kristal Köpekbalığı - 10 yıl
Banjo Kedibalığı - 5 - 8 yıl
Siyah Neon Tetra - 5 yıl
Fantom Tetra - 5 yıl
Siyah Tetra - 5 yıl
Kırmızı Tetra - 5 yıl
Kör Tetra - 5+ yıl
Kankuyruk Tetra - 10+ yıl
Mavi Gurami - 4 yıl
Boseman Gökkuşağı - 5 yıl
Kardinal Tetra - 4 yıl
Kiraz Barb, - 5 - 7 yıl
Çikolata Gourami - 4 yıl
Makrakanta - 15+ yıl
Columbian Tetra - 5 yıl
Kongo Tetra - 5 yıl
Amerikan Zebra Cichlid - 10 - 18 yıl
Mücevher Tetra - 5 yıl
Discus - 10 - 18 yıl
Cüce Gurami - 4 yıl
İmparator Tetra - 6 yıl
Festivum - 10+ yıl
Figure 8 Puffer - 5 yıl
Ateşağız - 10 - 15 yıl
Frontosa - 8 - 15 yıl
Dev Danio - 5 - 7 yıl
Buz Balığı - 8 yıl
Cam Balığı - 8 yıl
Günışığı Tetra - 5 yıl
Japon Balığı - 10 - 30 yıl
Lepistes - 3 - 5 yıl
Harlequin Rasbora - 6 yıl
Balta Balıkları - 5 yıl
Bal Gourami - 4 yıl
Jack Dempsey - 10 - 18 yıl
Killifish - 1 - 2 yıl
Öpüşen Gourami - 5 yıl
Limon Tetra - 5 yıl
Leopar Danio - 5 - 7 yıl
Yaşayan Kaya - 10+ yıl
Midas Cichlid - 15+ yıl
Moli - 4 yıl
Ayışığı Gurami - 4 yıl
Cüce Gökkuşağı - 3 - 4 yıl
Neon Tetra - 5 - 10 yıl
Astronot - 10 - 18 yıl
Otocinclus - 5 yıl
Pacu - 10 yıl
İnci Danio - 5 yıl
İnci Gorami - 4 yıl
Pictus Kedibalığı - 8 yıl
Pirana - 10 yıl
Plati - 3 - 5 yıl
Vatoz - 7 - 15 yıl
Konuşan Vatoz - 7 - 15 yıl
Frenatus - 4 - 10 yıl
Ramirezi - 4 yıl
Rasbora - 5 - 10 yıl
Kırmızı Gözlü Tetra - 5 yıl
Incisus Gökkuşağı - 5 yıl
Kırmızı Kuyruklu Anten Balığı - 15 yıl
Labio - 8 yıl
Barbus conchonius - Gül Barb - 5 yıl
Kırmızı Burun Tetra - 5 - 10 yıl
Severum - 10 - 18 yıl
Silver Dollar - 10+ yıl
Gümüş Tetra (Hasemania nana) - 5 yıl
Kılıç Kuyruk - 3 - 5 yıl
Texas Cichlid - 10+ yıl
Tetrazon - 6 yıl
Tigerfish - 5 yıl
Tinfoil Barb - 10 yıl
Ters Yüzen Çöpçü - 5 yıl
Malawi Zebra Cichlid ve Çoğu Malawi Cichlid'i - 10+ yıl
Zebra Danio - 5 yıl



Sazansıgiller (Küçük)
Kiraz Barb, Gül Barb, Tetrazon, vb: 5-7 yıl

Kedibalıkları (Küçük)
Banjo, Arı, Çöpçüler, Buz Balığı vb: 5-8 yıl

Kedibalıkları (Büyük)
Zırhlı Kedibalığı, Vatoz, Banjo Cat, Konuşan Vatoz: 7-15 yıl

Guramiler 4 yıl

Canlıdoğuranlar 3-5 yıl

Killifish 1-2 yıl

Tetralar (Küçük)
Neon, Kardinal, Kırmızı Burun vb. : 5-10 yıl

Tetralar (Büyük)
Siyah Tetra, Pirana, Silver Dolar, Pavu vb.: 8-12 years

Sazansıgiller
Kristal Köpekbalığı, Labio, Freantus: 4-10 years

Cichlid (Güney Amerika, Büyük)
Zebra, Discus, Ateş Ağız, Jack Dempsey, Astronot, Severum ve Melek: 10-18 yıl

Cichlid (Güney Amerika, Küçük)
Rams, Apistogramma ve Checkerboard: 3-5 yıl

Cichlid (Afrika)
Kenyii, Ps. Zebra ve Frontosa: 8-15 yıl

Sazansıgiller
Oranda, Komet, Koi vb.: 10-90 yıl


alıntı

Aslan resimleri

























alıntı

Ülkemize özgü bir çok hayvan ırkı bulunmakta, ancak bunların pek çoğu gereken ilgiyi görmemektedir. Bu yüzden bazı ırklar gittikçe melezleşmekte ve ırk özelliklerini kaybetmektedir.

KEDİ IRKLARI:

Ankara Kedisi

Ankara’dan köken alan bu kediler yurtdışında angora ismiyle de tanınır. Uzun tüylü kedilerin atası olarak kabul edilirler.

Sahiplerine ve evlerine bağlı olan ankara kedileri zeki, meraklı ve cana yakındırlar. İnsanlarla iyi anlaşırlar. Oyun oynamayı ve araştırma yapmayı çok severler.

Tüy rengi beyaz, kahverengi ve sarıdır. Gözleri mavi, yeşil ve sarıdır. Kafaları orta büyüklükte, burunları uzundur. Vücutları uzun ve zariftir. Kulakları uzun, dik ve uç kısımları tüylüdür. Tüyleri uzun ve yumuşaktır. Kuyrukları da uzun tüylü ve kabarıktır. Yürürken kuyruklarını yatay şekilde sırt hizasında tutarlar. Bu hareket tipik ırk özellikleridir.

Van Kedisi

Van yöresine özgü bu kediler türkiye’de olduğu kadar dünyada da ilgi görmektedir. Ancak bilinçsizce melezleştirilmeleri sebebiyle son yıllarda nesli tükenme tehlikesi altındadır.

Cana yakın,oyuncu ve çok zeki kedilerdir. Başka bir ilginç özelliği de suyu sevmesidir. Suyla oynar. Hatta yüzebilir.

Van kedisi, uzun olmayan, üçgen şeklinde bir kafa yapısına sahiptir. Elmacık kemikleri de çıkıktır. Boynu kısa ve kalındır. Kulakları geniştir. Burnu ve patileri pembedir. Tüyleri uzun, vucüdu iri kemikli ve kaslıdır. Tüy rengi beyazdır. Fakat baş ve kuyrukta sarı lekeler görülür. Van kedisi, bir gözünün mavi diğerinin sarı olmasıyla ünlüdür. Fakat her iki gözü de aynı renkte olabilir. Ergin canlı ağırlığı dişide 3 kg, erkekte 3.5 kg civarındadır.

KÖPEK IRKLARI:

Akbaş

Akbaş, güçlü bir koruma içgüdüsüne sahip olan koruma ve çoban köpeğidir. Sürüyü güdmekten çok korumakta görev alır. Zeki ve sakin yapısından dolayı kolay eğitilebilir. Fakat düşmanının karşısında saldırgan,süratli ve çeviktir.

Morfolojik özellikleri:

Tüyleri çift katlıdır.uzun tüylerin yanında kısa ve daha sık olan tüyler bulunur. Renk beyazdır. Kulak ve sırtta krem renk görülebilir. Burun ucu ve dudaklar kahverengi yada siyahtır. Tırnaklar, gri, kahverengi ya da beyazdır. Gözler kahverengi, kuyruk uzun, kulaklar üçgen şeklinde sarkıktır. Başı vücuduyla orantılı, iri ve basık, boyun orta uzunluktadır. Burun ince ve uzun, üst kısmı düzdür. Üst dudak sarkıktır. Göğüs geniş, kaslı ve derindir. Karın içe çekiktir. Kalça ve bel dar gövde uzundur. Tetikte beklerken kuyruğu kalça üzerinde kıvrılarak daire şeklini alır.

Cidago yüksekliği: Erkeklerde 70-80 cm, dişilerde 65-75 cm’dir.

Ergin canlı ağırlık: Erkeklerde 40-60 kg, dişilerde 35-45 kg’dır

Ortalama yaşam süresi: 12 yıl

Gelişimini tamamlama yaşı: 15 ay

Kangal

Kangallar dünyada büyük ilgi gören bir ırktır. Bu köpekler için dernekler kurulmuş, yarışmalar düzenlenmiştir. Ancak kendi ülkesinde daha az ilgi görmektedir.

Zeki, cesur ve çevik olan kangallar aynı zamanda da inatçı olmaları nedeniyle eğitimde zorluk çıkarabilirler. Ancak sahiplerine çok bağlıdırlar. Ve çok iyi koruma köpeğidirler.

Ağız-burun yapısı, kısa küt çene kuvvetlidir. Dudakları sarkıktır. Göz, kulak, ağız etrafı ve burun üstüne kadar siyahtır. Gözler küçük ve kahverengidir. Kulaklar orta büyüklükte,üçgen ve sarkıktır. Boyun orta büyüklükte, gövde ise kare şeklindedir. Göğüs derin, karın içe çekiktir. Bacaklar uzun, ön bacakları arkaya göre daha güçlüdür. Vücut rengi bozdur. Ergin canlı ağırlık : Erkeklerde 50-60kg, dişilerde 45-55 kg

Türk Tazısı

Yerli av köpekleri, Türkiye’de tazı ya da Türk tazısı olarak adlandırılır. Görme yetisiyle avlanan bu ırk gazehound ya da greyhound ailesindendir. Atalarının St. Hurbert tazıları olduğu düşünülmektedir. İpeksi postu saluki’ye(iran tazısı) benzer. Gözlerinin ön planda olmasıyla salukiden ayrılır. İyi bir bakımla salukiden daha büyük olabilir. Benekli tazı bu ırkın temsilcilerindendir. O, Türk tazısının klasik örneğidir. Çeşitli tüy renklerine sahiptir.

Türk tazısının coğrafi sınırları yoktur. Yani bölgesel bir ırk değildir. Türkiye’nin herhangi bir kırsal bölümünde bulunabilir. Genellikle sahipsiz, kırsal bölgelerde başıboş dolaşırlar ve kontrolsüz ürerler. Bu yüzden birbirlerinden farklı şekil ve renklere sahiptirler. beyaz, kahverengi, siyah, krem, sarımtırak kahverengi olabilir. Başıboş dolaşan tazılar diğer sıradan sokak köpekleri gibi görünürler.

Çatal Burun

Çatalburun, Tarsus’ta yetiştirilen bir av köpeği ırkıdır. Rengi siyah, kahverengi-beyaz yada sadece kahverengidir. Gözler bal rengi,kahverengi ya da siyah, burun ise siyah,ten rengi, kahverengidir.

Kars Köpeği

Kars köpeği, Türkiye’nin kuzey doğusuna özgü, temel işlevi sürü korumak olan kafkas dağ köpeklerine benzerlikler gösteren, güçlü, iyi bir vücut konformasyonuna sahip, dikkatli, gereksiz saldırganlığı olmayan bir guard köpeğidir.

Bu köpeklerin yerleşim alanı Kars, Artvin, Ardahan, Ağrı ve Iğdır ovalarıdır. Bu yöreler aynı zamanda Ermenistan ve Gürcistan’a komşudurlar. Kars köpeğinin bu yörede bulunan yerli köpeklerle Caucasian Ovcharka(kafkas dağ köpeği) ırkının melezlenmesi sonunda ortaya çıktığı varsayılmaktadır.

Genel Görünüm: kars köpekleri güçlü, iyi kas yapısına sahip, atletik, vücut yüksekliği ile uzunluğu simetrik, kare görünümlü vücut yapısına sahiptir. Kafaları geniş ve ayı kafasına benzer.

Yükseklik: Ergin erkeklerde 63-71 cm, Ergin dişilerde 60-68 cm

Vücut büyüklüğü: Ağırlık, iyi kaslı, kuvvetli bir görüntü verecek biçimde vücut büyüklüğü ile orantılıdır.

Post: Dış koruma kılları ile alt post tabakasından oluşan çift kat şeklindedir. Genellikle uzun kıllardan oluşur. Başka kıllar uzun, boyun bölgesindeki kıllar ise yele görünümündedir. Kuyruk kılları gür ve dağınıktır.

Renk: Bütün renkler ve renk kombinasyonları mevcuttur. Çoğunlukla kahverengi, siyah, krem, gri görülür.

Vücut: Sırt geniş, düz ve kaslı. Bel kısa, geniş ve hafif kavislidir. Ön ayaklar dik ve kuvvetli, arka ayaklar dik ve birbirne paraleldir.

Kuyruk: Bol kıllı, uzun ve genellikle ayaklara kadar uzanır. Sakinken ucu kıvrımlı ve aşağıda, alarm durumunda sırtta yuvarlak oluşturacak biçimde yüksek tutuşludur.

Hareket: Serbest, arka çeyrekten yönlendirilen kısa adımlarla hareket ederler.

AT IRKLARI:

Anadolu tipi

Anadolu at tipleri, küçük ve yerden yapılıdırlar. Baş orta büyüklükte, alın geniş, bel kısa ve kuvvetlidir. Boyun orta uzunlukta, göğüs geniş ve derindir.cidago yüksekliği 130-140 cm.

Anadolunun şartlarına çok iyi adapte olduğu için türk çiftçileri tarafından kullanılmaktadırlar.

Uzun yayla tipi

Bu at tipi, Sivas’la Malatya illeri arasında bulunan Uzun Yayla’dan köken aldığı için bu ismi almıştır. Uzun yayla atlarının ataları, Rusya’dan gelen göçmenlerin beraberinde getirdikleri çerkez atlarıdır. Günümüzde bu atların sayısı oldukça azalmıştır.

Anadolu tipine göre daha yüksek ve daha ağır bir cüsseye sahiptir. Baş iri, burun koç görünümündedir. Omuzlarının dik olması nedeniyle yavaş yürürler. Dar göğüslülük ve sarkık karınlılık sıkça görülür.

Çukurova tipi

Çukurova tipi atlar, bir taraftan uzunyayla atının, diğer taraftan da arap atının genotipini taşırlar. Uzunyayla genotipini taşıyanların başı büyük ve burnu koç görünümündedir. Cidago yüksekliği 140 cm yada daha fazladır. Arap atı genotipini taşıyanlarda ise cidago yüksekliği 130 cm civarındadır. Baş ufak ve zarif, profil düzdür.

Midilli

Bu atlar poni grubundandır. Poniler çok küçük yapılı, 110-120 cm cidago yüksekliğine sahip hayvanlardır.

Türkiye’de daha çok Ege Bölgesinde sahillerde ve adalarda yetiştirilirler. Ponilerin küçük olanları spor ve zevk amaçlı yetiştirilirken, daha büyük yapılı olanları hafif binek ve yük hayvanı olarak kullanılırlar. Bu atlar küçük yapılı olmalarına rağmen, kötü bakım ve beslenmeye karşı dayanıklı hayvanlardır.

Malakan Atları

Bu atların ataları, Rusya’dan Kars’a gelen göçmenlerin beraberlerinde getirdikleri atlardır. Cüsseleri iri, beden geniş ve derindir. İyi bir iş hayvanıdır.

Canik Atları

Bu atların kökeni de Rusya’ya dayanmaktadır. Samsun ve Çarşamba yöresinde yetiştirilmiştir. Baş orta büyüklükte, profil düz, boyun kısa ve bacaklar kuvvetlidir. Asabi mizaçları ve çevik hareket kabiliyetleriyle diğer yerli at ırklarından ayrılırlar.

HOROZ IRKLARI:

Denizli Horozu

Ötüşüyle ünlü bu ırkın en ilginç özelliği, nefesi kesilinceye kadar ötüp bazen de bu sırada baygınlık geçirerek sırt üstü yere düşmesidir. Ötüş süresi 25-30 saniye kadardır. Bu süre ötüşün başlamasından itibaren ağzının açık kaldığı süreye göre hesaplanır.

Bacakları koyu gri veya mor, ibik balta ibik şeklinde, kulakçık kırmızı veya siyah kirli beyaz, gözleri siyah ve sürmelidir. Canlı ağırlık 3-3.5 kg’dır.

Denizli horozları çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılabilir. Renklerine göre: Al, siyah, kınalı, demirkır, pamukkır, kürklü. Vücut yapılarına göre yüksek boyun, sülün, küpeli. İbik şekillerine göre geniş ibik, dar ibik. Ses tonuna göre ise ince, davudi, kalın ses diye ayrılır.

Gerze Horuzu

Gerze horozu Sinop’a ait bir ırktır. Renkleri siyahtır. İbikleri kırmızı, çatallı ve boynuz gibidir.Gagası, incik, oynak deri ve pulları siyah; beden derisi, kulak lobları beyazdır. Ayak ve mahmuzlarının uzundur. Bu yüzden yemini çökerek yer. Bu da onu diğer ırklardan ayıran bir özelliktir.

TAVŞAN IRKI:

Ankara Tavşanı

Angora tavşanı da denilen bu ırk, yününden iplik elde edilen tek tavşandır. Yünü uzun, ince, yumuşak, parlak ve dokunmaya elverişlidir. Dünyada ankara tavşanı yetiştiriciliği ülkemizdekinden daha yaygındır.

Vücut ağırlığına bağlı olarak Ankara tavşanından yılda elde edilen yün miktarı, koyunun l kg. canlı ağırlığına karşılık alınabilen yünün yaklaşık 4 katı kadardır. Bu yünün lifleri, düzgün ve ipeksi bir yapıya sahiptir. Genellikle % 10-20 oranında kuzu yünü veya sentetik liflere karıştınIarak çeşitli giysilerin yapımında kullanılır. Boyanmamış saf Ankara yünü kuvvetli elektromanyetik etkisi dolayısıyla romatizma, artrit gibi hastalıklara karşı terapik giysilerin üretiminde de kullanılmaktadır.

KEÇİ IRKI:

Tiftik Keçisi

Orta asyadan anadoluya göç sırasında getirilmiş bir ırktır. Daha çok Ankarada bulunduğu için ankara keçisi olarak adlandırılır. Vücut örtüsü, gümüş renginde, ince, uzun, parlak tiftiklidir. Büyük boynuzları ince ve kısa kuyrukları vardır.

Tiftik, gümüş beyazı rengi, parlaklığı, uzunluğu, elastik olması, nem çekmesi, ısıya dayanıklılığı, iyi boya alması ve diğer tekstil elyafı ile karışabilmesi gibi özelliklerinden dolayı tekstil sanayiince tercih edilmektedir


alıntı

AT IRKLARI:

Anadolu tipi

Anadolu at tipleri, küçük ve yerden yapılıdırlar. Baş orta büyüklükte, alın geniş, bel kısa ve kuvvetlidir. Boyun orta uzunlukta, göğüs geniş ve derindir.cidago yüksekliği 130-140 cm.

Anadolunun şartlarına çok iyi adapte olduğu için türk çiftçileri tarafından kullanılmaktadırlar.

Uzun yayla tipi

Bu at tipi, Sivas’la Malatya illeri arasında bulunan Uzun Yayla’dan köken aldığı için bu ismi almıştır. Uzun yayla atlarının ataları, Rusya’dan gelen göçmenlerin beraberinde getirdikleri çerkez atlarıdır. Günümüzde bu atların sayısı oldukça azalmıştır.

Anadolu tipine göre daha yüksek ve daha ağır bir cüsseye sahiptir. Baş iri, burun koç görünümündedir. Omuzlarının dik olması nedeniyle yavaş yürürler. Dar göğüslülük ve sarkık karınlılık sıkça görülür.

Çukurova tipi

Çukurova tipi atlar, bir taraftan uzunyayla atının, diğer taraftan da arap atının genotipini taşırlar. Uzunyayla genotipini taşıyanların başı büyük ve burnu koç görünümündedir. Cidago yüksekliği 140 cm yada daha fazladır. Arap atı genotipini taşıyanlarda ise cidago yüksekliği 130 cm civarındadır. Baş ufak ve zarif, profil düzdür.

Midilli

Bu atlar poni grubundandır. Poniler çok küçük yapılı, 110-120 cm cidago yüksekliğine sahip hayvanlardır.

Türkiye’de daha çok Ege Bölgesinde sahillerde ve adalarda yetiştirilirler. Ponilerin küçük olanları spor ve zevk amaçlı yetiştirilirken, daha büyük yapılı olanları hafif binek ve yük hayvanı olarak kullanılırlar. Bu atlar küçük yapılı olmalarına rağmen, kötü bakım ve beslenmeye karşı dayanıklı hayvanlardır.

Malakan Atları

Bu atların ataları, Rusya’dan Kars’a gelen göçmenlerin beraberlerinde getirdikleri atlardır. Cüsseleri iri, beden geniş ve derindir. İyi bir iş hayvanıdır.

Canik Atları

Bu atların kökeni de Rusya’ya dayanmaktadır. Samsun ve Çarşamba yöresinde yetiştirilmiştir. Baş orta büyüklükte, profil düz, boyun kısa ve bacaklar kuvvetlidir. Asabi mizaçları ve çevik hareket kabiliyetleriyle diğer yerli at ırklarından ayrılırlar.

HOROZ IRKLARI:


Denizli Horozu

Ötüşüyle ünlü bu ırkın en ilginç özelliği, nefesi kesilinceye kadar ötüp bazen de bu sırada baygınlık geçirerek sırt üstü yere düşmesidir. Ötüş süresi 25-30 saniye kadardır. Bu süre ötüşün başlamasından itibaren ağzının açık kaldığı süreye göre hesaplanır.

Bacakları koyu gri veya mor, ibik balta ibik şeklinde, kulakçık kırmızı veya siyah kirli beyaz, gözleri siyah ve sürmelidir. Canlı ağırlık 3-3.5 kg’dır.

Denizli horozları çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılabilir. Renklerine göre: Al, siyah, kınalı, demirkır, pamukkır, kürklü. Vücut yapılarına göre yüksek boyun, sülün, küpeli. İbik şekillerine göre geniş ibik, dar ibik. Ses tonuna göre ise ince, davudi, kalın ses diye ayrılır.

Gerze Horuzu

Gerze horozu Sinop’a ait bir ırktır. Renkleri siyahtır. İbikleri kırmızı, çatallı ve boynuz gibidir.Gagası, incik, oynak deri ve pulları siyah; beden derisi, kulak lobları beyazdır. Ayak ve mahmuzlarının uzundur. Bu yüzden yemini çökerek yer. Bu da onu diğer ırklardan ayıran bir özelliktir.

TAVŞAN IRKI:

Ankara Tavşanı

Angora tavşanı da denilen bu ırk, yününden iplik elde edilen tek tavşandır. Yünü uzun, ince, yumuşak, parlak ve dokunmaya elverişlidir. Dünyada ankara tavşanı yetiştiriciliği ülkemizdekinden daha yaygındır.

Vücut ağırlığına bağlı olarak Ankara tavşanından yılda elde edilen yün miktarı, koyunun l kg. canlı ağırlığına karşılık alınabilen yünün yaklaşık 4 katı kadardır. Bu yünün lifleri, düzgün ve ipeksi bir yapıya sahiptir. Genellikle % 10-20 oranında kuzu yünü veya sentetik liflere karıştınIarak çeşitli giysilerin yapımında kullanılır. Boyanmamış saf Ankara yünü kuvvetli elektromanyetik etkisi dolayısıyla romatizma, artrit gibi hastalıklara karşı terapik giysilerin üretiminde de kullanılmaktadır.

KEÇİ IRKI:

Tiftik Keçisi

Orta asyadan anadoluya göç sırasında getirilmiş bir ırktır. Daha çok Ankarada bulunduğu için ankara keçisi olarak adlandırılır. Vücut örtüsü, gümüş renginde, ince, uzun, parlak tiftiklidir. Büyük boynuzları ince ve kısa kuyrukları vardır.

Tiftik, gümüş beyazı rengi, parlaklığı, uzunluğu, elastik olması, nem çekmesi, ısıya dayanıklılığı, iyi boya alması ve diğer tekstil elyafı ile karışabilmesi gibi özelliklerinden dolayı tekstil sanayiince tercih edilmektedir



alıntı

kedi ve köpek ırkları

KEDİ IRKLARI:

Ankara Kedisi

Ankara’dan köken alan bu kediler yurtdışında angora ismiyle de tanınır. Uzun tüylü kedilerin atası olarak kabul edilirler.

Sahiplerine ve evlerine bağlı olan ankara kedileri zeki, meraklı ve cana yakındırlar. İnsanlarla iyi anlaşırlar. Oyun oynamayı ve araştırma yapmayı çok severler.

Tüy rengi beyaz, kahverengi ve sarıdır. Gözleri mavi, yeşil ve sarıdır. Kafaları orta büyüklükte, burunları uzundur. Vücutları uzun ve zariftir. Kulakları uzun, dik ve uç kısımları tüylüdür. Tüyleri uzun ve yumuşaktır. Kuyrukları da uzun tüylü ve kabarıktır. Yürürken kuyruklarını yatay şekilde sırt hizasında tutarlar. Bu hareket tipik ırk özellikleridir.

Van Kedisi

Van yöresine özgü bu kediler türkiye’de olduğu kadar dünyada da ilgi görmektedir. Ancak bilinçsizce melezleştirilmeleri sebebiyle son yıllarda nesli tükenme tehlikesi altındadır.

Cana yakın,oyuncu ve çok zeki kedilerdir. Başka bir ilginç özelliği de suyu sevmesidir. Suyla oynar. Hatta yüzebilir.

Van kedisi, uzun olmayan, üçgen şeklinde bir kafa yapısına sahiptir. Elmacık kemikleri de çıkıktır. Boynu kısa ve kalındır. Kulakları geniştir. Burnu ve patileri pembedir. Tüyleri uzun, vucüdu iri kemikli ve kaslıdır. Tüy rengi beyazdır. Fakat baş ve kuyrukta sarı lekeler görülür. Van kedisi, bir gözünün mavi diğerinin sarı olmasıyla ünlüdür. Fakat her iki gözü de aynı renkte olabilir. Ergin canlı ağırlığı dişide 3 kg, erkekte 3.5 kg civarındadır.

KÖPEK IRKLARI:

Akbaş

Akbaş, güçlü bir koruma içgüdüsüne sahip olan koruma ve çoban köpeğidir. Sürüyü güdmekten çok korumakta görev alır. Zeki ve sakin yapısından dolayı kolay eğitilebilir. Fakat düşmanının karşısında saldırgan,süratli ve çeviktir.

Morfolojik özellikleri:

Tüyleri çift katlıdır.uzun tüylerin yanında kısa ve daha sık olan tüyler bulunur. Renk beyazdır. Kulak ve sırtta krem renk görülebilir. Burun ucu ve dudaklar kahverengi yada siyahtır. Tırnaklar, gri, kahverengi ya da beyazdır. Gözler kahverengi, kuyruk uzun, kulaklar üçgen şeklinde sarkıktır. Başı vücuduyla orantılı, iri ve basık, boyun orta uzunluktadır. Burun ince ve uzun, üst kısmı düzdür. Üst dudak sarkıktır. Göğüs geniş, kaslı ve derindir. Karın içe çekiktir. Kalça ve bel dar gövde uzundur. Tetikte beklerken kuyruğu kalça üzerinde kıvrılarak daire şeklini alır.

Cidago yüksekliği: Erkeklerde 70-80 cm, dişilerde 65-75 cm’dir.

Ergin canlı ağırlık: Erkeklerde 40-60 kg, dişilerde 35-45 kg’dır

Ortalama yaşam süresi: 12 yıl

Gelişimini tamamlama yaşı: 15 ay

Kangal

Kangallar dünyada büyük ilgi gören bir ırktır. Bu köpekler için dernekler kurulmuş, yarışmalar düzenlenmiştir. Ancak kendi ülkesinde daha az ilgi görmektedir.

Zeki, cesur ve çevik olan kangallar aynı zamanda da inatçı olmaları nedeniyle eğitimde zorluk çıkarabilirler. Ancak sahiplerine çok bağlıdırlar. Ve çok iyi koruma köpeğidirler.

Ağız-burun yapısı, kısa küt çene kuvvetlidir. Dudakları sarkıktır. Göz, kulak, ağız etrafı ve burun üstüne kadar siyahtır. Gözler küçük ve kahverengidir. Kulaklar orta büyüklükte,üçgen ve sarkıktır. Boyun orta büyüklükte, gövde ise kare şeklindedir. Göğüs derin, karın içe çekiktir. Bacaklar uzun, ön bacakları arkaya göre daha güçlüdür. Vücut rengi bozdur. Ergin canlı ağırlık : Erkeklerde 50-60kg, dişilerde 45-55 kg

Türk Tazısı

Yerli av köpekleri, Türkiye’de tazı ya da Türk tazısı olarak adlandırılır. Görme yetisiyle avlanan bu ırk gazehound ya da greyhound ailesindendir. Atalarının St. Hurbert tazıları olduğu düşünülmektedir. İpeksi postu saluki’ye(iran tazısı) benzer. Gözlerinin ön planda olmasıyla salukiden ayrılır. İyi bir bakımla salukiden daha büyük olabilir. Benekli tazı bu ırkın temsilcilerindendir. O, Türk tazısının klasik örneğidir. Çeşitli tüy renklerine sahiptir.

Türk tazısının coğrafi sınırları yoktur. Yani bölgesel bir ırk değildir. Türkiye’nin herhangi bir kırsal bölümünde bulunabilir. Genellikle sahipsiz, kırsal bölgelerde başıboş dolaşırlar ve kontrolsüz ürerler. Bu yüzden birbirlerinden farklı şekil ve renklere sahiptirler. beyaz, kahverengi, siyah, krem, sarımtırak kahverengi olabilir. Başıboş dolaşan tazılar diğer sıradan sokak köpekleri gibi görünürler.

Çatal Burun

Çatalburun, Tarsus’ta yetiştirilen bir av köpeği ırkıdır. Rengi siyah, kahverengi-beyaz yada sadece kahverengidir. Gözler bal rengi,kahverengi ya da siyah, burun ise siyah,ten rengi, kahverengidir.

Kars Köpeği

Kars köpeği, Türkiye’nin kuzey doğusuna özgü, temel işlevi sürü korumak olan kafkas dağ köpeklerine benzerlikler gösteren, güçlü, iyi bir vücut konformasyonuna sahip, dikkatli, gereksiz saldırganlığı olmayan bir guard köpeğidir.

Bu köpeklerin yerleşim alanı Kars, Artvin, Ardahan, Ağrı ve Iğdır ovalarıdır. Bu yöreler aynı zamanda Ermenistan ve Gürcistan’a komşudurlar. Kars köpeğinin bu yörede bulunan yerli köpeklerle Caucasian Ovcharka(kafkas dağ köpeği) ırkının melezlenmesi sonunda ortaya çıktığı varsayılmaktadır.

Genel Görünüm: kars köpekleri güçlü, iyi kas yapısına sahip, atletik, vücut yüksekliği ile uzunluğu simetrik, kare görünümlü vücut yapısına sahiptir. Kafaları geniş ve ayı kafasına benzer.

Yükseklik: Ergin erkeklerde 63-71 cm, Ergin dişilerde 60-68 cm

Vücut büyüklüğü: Ağırlık, iyi kaslı, kuvvetli bir görüntü verecek biçimde vücut büyüklüğü ile orantılıdır.

Post: Dış koruma kılları ile alt post tabakasından oluşan çift kat şeklindedir. Genellikle uzun kıllardan oluşur. Başka kıllar uzun, boyun bölgesindeki kıllar ise yele görünümündedir. Kuyruk kılları gür ve dağınıktır.

Renk: Bütün renkler ve renk kombinasyonları mevcuttur. Çoğunlukla kahverengi, siyah, krem, gri görülür.

Vücut: Sırt geniş, düz ve kaslı. Bel kısa, geniş ve hafif kavislidir. Ön ayaklar dik ve kuvvetli, arka ayaklar dik ve birbirne paraleldir.

Kuyruk: Bol kıllı, uzun ve genellikle ayaklara kadar uzanır. Sakinken ucu kıvrımlı ve aşağıda, alarm durumunda sırtta yuvarlak oluşturacak biçimde yüksek tutuşludur.

Hareket: Serbest, arka çeyrekten yönlendirilen kısa adımlarla hareket ederler.


alıntı

terleyince neden kokar


Terimiz Neden Kokar

En çok alnımız ve ellerimiz terlerken buraları kokmaz da koltuk altlarımız terleyince kokarlar. Aslında ter kokusuzdur, dikkat çekici bir kokuya sahip değildir. Ancak deride birkaç saat kalırsa kokuya neden olur. Kokunun asıl nedeni, derimizde doğal olarak bulunan bakterilerin faaliyetleridir.

Ter, vücut sıcaklığını dengeli tutmaya, üre ve karbondioksit gibi bazı zararlı maddeleri dışarı atmaya yarar. Ter yapımı saatte ortalama 40 gram, günde l litre olarak süreklidir. Bazen hissedilmeyecek kadar az bazen de tam bir boşalma şeklindedir. Havadaki nem oranı da terin buharlaşmasını etkiler. Terlemeye neden olan etkenler kasların çalışmaları, sıcak hava, ateş yükselmesi gibi nedenlerle beden ısısının artması, stres veya heyecan olabilir.

Terleme olayını yaratan ter bezleri derinin altına yerleşmişlerdir. Deri yüzeyindeki minik deliklerden dışarıya ter adı verilen sıvıyı boşaltırlar. Ter deyince tek bir anlamı vardır ama ter bezleri tek tip değillerdir. Vücudumuzun farklı yerlerinde farklı türde ter bezleri vardır.

Ter bezleri sadece memeli canlılarda vardır. İnsanda sayısı 2-3 milyon olan ter bezlerinden ekrin (eccrine) denilen küçük yumak bezler, başta, tüm bedende, avuç içi ve ayak tabanlarında bulunurlar. Bu bezler insanın doğumundan itibaren faaliyete geçerler. Sinir, gerilim, yüksek ateş, acı yemek sonucundaki terlemeler bu bezlerde oluşurlar.

Ekrin bezlerinden çıkan ter, vücuttan atılması gereken çeşitli kimyasal maddeleri içeren berrak, tuzlu bir sıvıdır ve koku yapmaz. En fazla alın ve avuç içlerinde bulunduklarından şiddetli terlemeler önce buralarda başlarlar.

Apokrin (apocrine) adı verilen büyük yumak bezler ise koltuk altlarında, üreme organları ve göğüs çevresinde yoğunlaşmışlardır. Bu bezler insanda ergenlik yaşlarında ortaya çıkarlar. Bunların salgıladıkları ter, kokunun nedeni olan bakterilerin çok sevdikleri yağ ve proteinleri içeren, yapışkan ve bulanık bir sıvıdır. Deride uzun süre kalırsa bakteriler tarafından kullanılır ve hoş olmayan vücut kokusu meydana gelir.

Apokrin ter bezleri her insana kendine özgü bir koku verirler. Köpekler insanı bu kokudan tanırlar. Sarı ırktan olanlarda apokrin ter bezleri yoktur. Kuzey Avrupalılar vücudu en çok kokanlar arasındadırlar. Japonların vücutları hemen hemen hiç kokmaz.

Günümüzde bu kokulardan hoşlanılmasa da, insanın evrim tarihinde apokrin ter bezlerinden çıkan kokuların karşı cinsin dikkatini çekmede rol oynadıkları sanılmaktadır. Ter bezlerinin mekanizması ve niçin koktuğu ancak 19. yüzyılda tamamıyla anlaşılabildiğinden, insanların düzenli yıkanma alışkanlığı edinmesi ile modern deodorant ve terlemeyi Önleyici kozmetiklerin kullanılmasına başlanılması da bu tarihten sonra gerçekleşebilmiştir.


alıntı

Alerji ve astım doktorları, insanların daha çok toza, toz akarlarına, küf mantarlarına, polenlere, hayvan deri döküntülerine ve tüylerine alerjisi olduğunu bildirmektedirler. Bütün bu alerjenlerin ortak iki yanı vardır:

-Havayla uçuşan ve gözle görülemeyen mikroskopik maddelerdir.

-Nefes alma yoluyla alerjik reaksiyonlara sebebiyet verirler.

Alerjen maddelerden tamamen kaçınmak ve korunmak mümkün değildir.

Alerjik rahatsızlığı olan hastaların yaptığı en yaygın hata, "Alerjen maddelerden tam anlamıyla korunmak mümkün değilse neden alerjenlerden korunmayı deneyeyim." şeklinde düşünmektir. Fakat, alerji doktorlarına göre hava yoluyla nakledilen alerjenleri solumak kümülatif (birikerek oluşan) bir problemdir. Kendi bağışıklık sisteminizi bir "kova" olarak düşünün. Kovanız alerjenleri içine alır ve dolmaya başlar. Alerjik rahatsızlık belirtileri, kovanız dolana veya taşmaya başlayana kadar ortaya çıkmayacaktır. Dolup taştığında ise kendinizi kötü ve halsiz hisseder ve gündelik yaptığınız bir çok şeyi yapamaz hale gelirsiniz. Alerji doktorlarının bu sorunla başedebilmek için bir cok metodu vardır. Listenin başında ise, kovanın dolmasını ve taşmasını engelleyecek olan "Etkin Çervesel Kontrol-Alerjen Maddelerden Korunma" yer almaktadır. Alerjen maddelerden birine veya bir kaçına birden alerjiniz olabilir. Bu alerjen maddelerden sadece birine karşı korunabilirseniz, sizin bağışıklık sisteminize benzettiğimiz kovanın taşmasını engelleyebilirsiniz.

Örneğin, sizin, en yaygın olan alerjenlerden "Ev Tozu Akarı" na karşı alerjiniz olduğunu varsayalım. Toz akarları öncelikli olarak yatak odasının problemidir. Size aşağıda belirteceğimiz önlemleri uygulayarak yatak odanızı neredeyse alerjenlerden tamamen arındırılmış bir mekan haline getirebilirsiniz. Bunları uyguladığınız andan itibaren, yatarken bütün gece gözle görünmeyen alerjenleri solumayacaksınız. Sonuç - sabahları akan bir burunla veya kırmızı gözlerle kalkmayabilirsiniz. Bunların yanı sıra, alerjenlerden arındırılmış bir odada 8-10 saat bulunmak, sizin bağışıklık sisteminizin kendisini yenilemesine bir şanş vererek, sabahları güne "boş bir kova" ile başlayabilirsiniz. Alerjen maddelerden korunmaya ek olarak doktorunuzun size verebileceği diğer tavsiyelerle "kovanız" bir daha hiç taşmayabilir, ve buda güzel olmaz mıydı?

Alerji Doktorları tarafından en yaygın olarak tavsiye edilen "ÇEVRESEL KONTROLLER"

Anti Toz Akarı (Dust Mite) Yatak,Yastık ve Yorgan Kılıfları
Ev tozu akarları Astım, Egzema ve Rinit'i tetikler. Eğer ev tozu akarına alerjiniz varsa, çoğu doktora göre anti toz akarı yatak kılıfları kullanılması zorunludur. Neden? Çünkü anti toz akarı yatak kılıfları yatağınızda, yastığınızda ve yorganınızda bulunan milyonlarca toz akarına karşı tam anlamıyla bir bariyerdir. Anti toz akarı kılıflar olmazsa, siz uykunuzda hareket ettikçe alerjenler yatağınızdan, yastığınızdan ve yorganınızdan uçuşurlar ve siz nefes alıp verdikçe onlarıda solursunuz. Anti Toz Akarı Kılıflar ile bu zararlı süreç durdurulur. Gözle görünmeyen alerjenler ve ufak maddeler kılıflar vasıtası ile bloke edilir ve gece boyunca artık solunamazlar. Sözde "Hipo-Alerjik - Hypo-Allergenic" yastıklarda da bu kılıflar kullanılmalıdır, "Hipo-Alerjik" ibaresi ürünlerin içinde kullanılmış olan dolgu maddelerinin kendisi alerjik reaksiyona sebebiyet vermez anlamındadır. Ev tozu akarları bu tür ürünlerin içinde rahatlıkla bulunabilir.Diğer taraftan çok amaçlı elektrik süpürgeleri ile yatak, yorgan ve yastıklarınızda bulunan ev tozu akarlarını her gün veya her hafta temizlemenin pratikte mümkün olmadığı unutulmamalıdır.

Çarşafların, battaniyelerin, yatak koruyucularının, vb. Yıkanması
Çarşaflarda, battaniyelerde, yorganlarda ve yatak koruyucularda ki ev tozu akarlarından kurtulmak kolaydır. Bu ürünleri 7 ila 14 günde bir 60 C'de sıcak su ile yıkayın. Sıcak suda yıkama mikroskopik akarları öldürür ve alerjenleri temizler. Eğer yorganınızı ve battaniyenizi yıkamak pratik değilse, bunları da anti toz akarı kılıflar ile kaplayın. Daha fazla korunma için, soğuk suda yıkanması gereken ürünlerde toz akarlarını öldürmek ve alerjenleri temizlemek için akarasid (deterjan katkı maddesi / alerjen temizlik ürünleri) kullanabilirsiniz.

HEPA filtreli Hava Temizleme Cihazları
True HEPA hava temizleme cihazları, hava temizleme teknolojisinde en gelişmiş adım olarak kabul edilir. Bu cihazlar rahatlıkla bir odanın havasında bulunan alerjenleri (hayvan tüyleri, ev tozu akarı, polen, mantar sporu, bakteri, sigara dumanı, atık gazlar, hava kirliği) %90 oranında azaltabilir ve odanın havasını çalıştığı sürece temiz tutar. Hepa filtreler kullanıldıkça, elektrostatik filtrelere (plasma,vb. split klimalarda) göre performansından hiçbir şey kaybetmez, sadece yılda bir kez değiştirmek gerekir. Hava temizleme cihazının sürekli vantilasyon etkisi vardır, bu sürekli hava akımı alerjenleri hava temizleme cihazının içine iter, böylece mobilyalarda, yataklarda, yorganlarda, yastıklarda ve halılarda depolanmış olan alerjenleri sürekli olarak azaltmaktadır.

Hava Temizleme cihazları farklı güçlerde üretilmektedir. Hava temizleme gücü ve kapasitesi çok önemlidir ve saatte kaç hava değişimi yapabildiği ile ölçülmektedir ( bir odanın toplam hava hacmini bir saat içinde kaç kez filtre edebilme özelliği). Odadaki hava ne kadar fazla filtre edilebilirse o kadar az alerjen ortamda kalır. Çoğu uzmana göre olması gereken minimum hava değişim sayısı 3-4 olmalıdır. Hava temizleme cihazları alırken, belirtilen oda alanında veya hacminde bir saat içinde kaç kez havayı filtre edebildiğini sorun ve en az 3-4 hava değişimi olmasına dikkat edin. Yeterince güçlü olmayan hava temizleme cihazları havayı hepa filtreden geçiremezler ve temiz hava çıkış oranı çok düşüktür. Dolayısı ile ortamı alerjenlerden temizleyemezler. Yeni teknolojiler sayesinde hava temizleme cihazları yüksek hızda bile fazla ses çıkarmamaktadır. Diğer taraftan çok amaçlı elektrik süpürgeleri yüksek sesinden ve enerji tüketimden dolayı hava temizleme cihazlarına bir alternatif olarak görülmemelidir, çünkü hava temizleme cihazlarını siz uyurken bile çalıştırmanız gerekmektedir ve devamlı çalışması gerektiğinden enerji tüketimide düşük olmalıdır. Örneğin 10 – 15 metre karelik odalar için hava temizleme cihazları ortalama olarak maksimum hızda 35- 40 Watt harcarlar.

Havalandırma Kanalı Filtresi
Evinizde veya işyerinizde merkezi havalandırma sistemi ile bulunduğunuz ortama havada bulunan alerjenleri üfleyen kanalların üzerine ucuz bir çözüm olan bu filtreleri kullanabilirsiniz. Her ne kadar, bu çözüm Gerçek HEPA (True Hepa-%99.97) filtreli hava temizleme cihazları kadar etkili olmasa da iyi bir başlangıç olarak kabul edilebilir.

Akarisidler-Alerjen Temizlik Ürünleri Farklı markalar altında, halılarda ve kumaş yüzeyli mobilyalarda bulunan alerjenleri temizleyen, nötralize eden spreyler satılmaktadır. Etkinliğini uzun süre koruyan markalar tercih edilmelidir. Halılar için ayrıca nemli toz alerjen temizlik ürünleri kullanılabilir, diğer bir yöntem ise, halılarınızı sık sık hepa filtreli elektrik süpürgeleri ile temizlemektir.

Nemi Kontrol Altında Tutmak
Yüksek nem oranı (%60'nin üstü) toz akarlarının ve küf mantarlarının çoğalmasına ve eşyalarınızın deforme olmasına sebep olur. Nem alma cihazı kullanılarak nem oranını düşürebilirsiniz, böylece evinizin havası insanlar için ideal olan nem oranına (%45-%55) kavuşur ve küf mantarı oluşumu engellenir. Nem alma özelliği olan klimalar istenilen nem oranını ayarlayamazlar, çünkü bu cihazların önceliği ortam sıcaklığıdır, nem oranı değildir. Ayrıca klima üreten veya ithal eden firmaların broşürlerinde, bu klimaların sadece nem alma özelliği kullanıldığında günde kaç litre nem alabileceğine ve ne kadar elektrik harcadığına dair bilgiler genelde belirtilmemiştir. Evinizin nemli ortamlarını (bodrum katı, kiler, vb.) kuru ve küfsüz tutarsanız evinizin geri kalan kısımlarındaki hava bundan olumlu yönde etkilenecektir. Kaloriferli veya kombili evlerde ve işyerlerinde kışın yapılan ısıtmadan dolayı ortamın hava nemi oldukça düşer, böylece ortamdaki toz oluşumu kuru havadan dolayı hızlanır. Bu aylarda uygun bir hava nemlendirme cihazı kullanılabilir. Ancak hava nemlendirme cihazı ayarı %45-%55 nem oranının üzerine çıkarılmamalıdır. Düzenli bakım yapılarak nemlendirici içinde küf mantarı üremesine engel olunmalıdır. Bütün bunların yanı sıra, evinizin nem oranını takip etmeniz akıllıca olacaktır, bunun için bir nem ve sıcaklık ölçer kullanabilirsiniz.

Evde Beslenen Hayvanlar
Evde beslediğiniz hayvanlar (kedi, köpek, vs.) tüy ve ölü deri döküntülerini ortama yayarlar, bunu önlemek için hayvanlar için özel olarak geliştirilmiş olan alerjen (tüylerin üzerinde bulunan poroteinler) temizlik ürünleri ile evde beslediğiniz hayvanlarınızı en az iki haftada bir yıkayın veya tüylerine sürün. Onların sizlerle aynı odada uyumasına izin vermeyin. Hepa filtreli hava temizleme cihazları ile oda havasını filtrelemek ve hepa filtreli elektrik süpürgeleri ile odanızı temizlemek alerjen sayısını büyük oranda azaltacaktır.

Elektrik Süpergeleri
Alerjenlerin boyutları 1 mikron ila 15 mikron arasındadır. Çoğu elektrik süpürgesi 20 mikron altındaki alerjenleri toz torbasında tutamaz, çünkü toz torbaları büyük gözenekler içerir. Toz torbasında tutulamayan bu mikroskopik tozlar evinizde yıllar geçtikçe birikecektir. Gerçek Hepa (True Hepa) filtreli elektrik süpürgeleri ise 0.3 mikron (saç teli kalınlığından yaklaşık olarak 250 - 300 kat daha ufaktır) boyutundaki mikroskopik tozların %99,97 'sini filtre edebilir, böylece alerjenler devamlı olarak yakalanarak havaya tekrar karışıp odanıza geri dönmesi engellenir. Elektrik süpergesi alırken hepa filtrenin filtreleme kapasitesini kontrol edip almalısınız. Su ile çalışan elektrik süpergeleri ancak 10 mikrona kadar tozları yakalayabilir, buda 10 mikrondan küçük milyonlarca mikroskopik tozun odaya geri gelmesi demektir. Çoğu elektrik süperge üreticisi artık ürünlerinde hepa filtre kullanmaktadır.

Eviniz ve Arabanız İçin Diğer Öneriler
Küflü ortamlardan uzak durunuz. Bahçenizde aşırı uzamış olan bitkileri kısaltın. Bahçede çalışırken bir maske takın. Evinizin çatısını küflerden arındırın. Bodrum katta bulunan bir dairede veya odada uyumayın. Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde sokağa daha az çıkmalı ve pencereler kapalı tutulmalıdır ve dışarıdan geldikten sonra elbiselerinizi yıkayın. Evinizin camı açık kalmalı ise pencerenizde polen filtresi kullanın. Hava temizleme cihazınızı sürekli çalıştırın. Arabanız için varsa polen filtresi taktırın.

alıntı

Alerjik rinit (saman nezlesi / bahar nezlesi); alerjenlerin hava yolu ile burnun iç kısmını döşeyen ve mukoza adı verilen dokuya yapışarak inflamasyona neden olur. Alerjik rinit çoğunlukla ömür boyu devam eden, fakat ileri yaşlarda şiddeti azalabilen bir hastalıktır. Belirli mevsimlerde (en çok polenlerin uçuştuğu bahar aylarında) ortaya çıkan tipine mevsimsel alerjik rinit adı verilir. 19. Yüzyılda hastalık ilk olarak tanımlandığında yanlış bir isimlendirme ile “saman nezlesi” denmiştir. Bunun nedeni polenlerin samanların üzerine yapışması ve rüzgarla dağılmasıdır. Daha sonra hastalığın polenlerle ilgili olduğu belirlenmiştir. Polenler dışında ev tozu, hayvan tüyleri, küf mantarları (“mold” lar), kimyasal maddeler, klor, deterjanlar ve hava kirliliği alerji yapabilir. Alerjik rinitin tüm bir yıl boyunca süren tipi vardır ve perenial rinit olarak adlandırılır.

Alerjik rinit ağır bir hastalık olmamasına rağmen kişiyi son derece rahatsız edebilir; uykuyu, yemek yeme ve yaşam şeklini olumsuz etkiler; okul ve işgücü kaybına yol açar. Kent yaşamı alerjik hastalıkların görülme oranını arttırmıştır. Bunda çevre kirliliğinin rol oynadığı düşünülmektedir.

Alerjik rinit (saman nezlesi / bahar nezlesi) nasıl anlaşılır?
Özellikle histamin salgılanması ile birlikte alerjik rinit belirtileri başlar.

Belirtileri;
- Hapşırma nöbetleri
- Burun tıkanıklığı
- Burunda sürekli akıntı
- Gözlerde kaşıntı, sulanma (konjonktivit)
- Burunda, dudakta, damakta ve boğazda kaşıntı
- Öksürük
- Baş ağrısı

Alerjik rinitin tanı ve tedavisi
Alerji düşünülen durumlarda yukarıda saymış olduğumuz klinik bulguların yanında tanıyı kesinleştirmek için bazı testlerin yapılması gerekmektedir.

Bu testler 4 gruba ayrılır:
- Serolojik (kan) tetkik,
- Prick-test (derideki spesifik antikorların gösterilmesi),
- Burun sekresyonunun kimyasal analizi
- Burun içine allerjen maddelerle yapılan uyarı testidir.

Alerjik rinit tedavisinde temel yöntem tüm alerjik hastalıklarda olduğu gibi alerjenden korunmaktır. Alerji tanısı doğrulandıktan sonra uygun tedavi başlatılmalıdır.Tedavi 3 ayrı başlık altında toplanabilir:

- Alerjen uyaranlarla temasın kesilmesi,
- İlaç tedavisi
- Hiposensibilizasyon (aşı tedavisi)

Alerjik riniti olan hastaların dikkat etmesi gereken nelerdir?

- Sigara içmeyin ve yanınızda içirmeyin.

- Tozlu ve polenli ortamlarda bulunmayın, eğer bulunmak zorundaysanız mutlaka maske veya hava temizleme cihazı kullanın. Polen yoğunluğu en çok sabah erken saatlerde ve akşam saatlerinde olmaktadır. Bu saatlerde dışarı çıkmamaya çalışın

- Burnun dış kısmına ve göz çevresine çok ince bir tabaka şeklinde sürülen vazelin polenleri yakalayabilmektedir.

- Polenlerin uçuştuğu mevsimlerde kapı ve pencerelerinizi kapalı tutun ve/veya hava temizleme cihazı kullanın.

- Özellikle kaloriferli evlerde kuru ev havası alerjik rinitin kötüleşmesine neden olabileceğinden, evde hava nemlendiricisi kullanın.

- Klimalar ortam nemini çok düşürür, dolayısı ile havayı çok kurutur. Ortam nemini arttırmak için bir hava nemlendirici kullanın. Klimalarda kullanılan filtreleri her ay değiştirin veya temizleyin.

- Evinizde tüylü hayvan ve bitki beslemekten kaçının.

- Giysilerinizi açık havada kurutmayın (polen, toz ve vb. alerjenlerin giysilerinize yapışmaması için).

- Beden temizliğinize dikkat edin, düzenli olarak el ve yüzünüzü yıkarsanız vücudunuza girmek üzere olan polenleri engellersiniz.

- Tüylü ve yünlü battaniyeler yerine pamuklu ve sentetik olanları tercih edin veya anti alerjik yatak kılıfları kullanın.

- Toz barındırabilecek tarzda kilim, halı gibi ev eşyalarını kullanmamaya özen gösterin.



alıntı

allerjinin nedenleri

alerjinin nedenleri? Alerjiler, vücudun bağışıklık sisteminin alerjik maddelere zararlılarmış gibi tepki göstermesinden kaynaklanır. Bağışıklık sistemi alerjik maddeler ile savaşan antikorlar üreterek bunu gerçekleştirir. Antikorlar, bize zarar verebilecek virüs ve enfeksiyonlar ile savaşmak amacıyla bağışıklık sisteminde oluşturulan özel proteinlerdir. Vücut bir alerjik maddeye temas ettiğinde, salgılanan antikora Immunoglobulin E (IgE) adı verilir. Bu antikor öteki kan hücrelerinin daha fazla kimyasal (histamin de dahil) salgılamasına neden olur ve her ikisi birlikte alerjik tepkime semptomlarını başlatır. Histamin herhangi bir alerjik tepkimede oluşabilecek tipik semptomların çoğunun nedenidir:

• Akciğerlerin nefes borusu duvarlarında bulunan kaslar da dahil olarak kasların büzülmesine neden olur.

• Küçük damarlardan boşaltılan sıvı miktarını artırır ve böylece zarlar şişer.

• Burnunuzun iç kısmında üretilen sümük miktarını arttırır ve bu da bölgesel kaşınma ve yanmaya neden olur.

Atopi: Bazı insanlar alerjiye yatkındır. Bunun anlamı o insanların, ailelerinde olduğu için herhangi bir alerji geliştirmeleri olasılığının daha fazla olması emektir. Eğer bir alerjiye yatkınlığınız varsa bu duruma atopi denir. Atopik insanların vücutları normalden fazla IgE antikoru ürettiğinden alerji geliştirmeleri daha olasıdır. Atopi kalıtsal yollarla alınmasına rağmen alerji bozukluklarının gelişiminde çevresel etmenler de rol oynar. Bir ailenin tüm bireylerinin aynı oranda etkilenmemesinin nedeni budur. Hayatınızın ilk dönemlerinde alerjik maddelerle olan temas dereceniz özellikle önemlidir. Örneğin, sürekli sigara dumanı, ev toz akarları, polen, ev hayvanı ve belirli gıdalara maruz kalmak bu şeylere karşı alerji olma olasılığınızı arttırır. Hava kirliliği, işlenmiş gıdalar ve sık antibiyotik kullanımlarının tümü alerji geliştirme olasılığımızı arttırır. Binlerce alerjik madde vardır. En yaygın olanlardan bazıları:

• Ev ve toz akarları,

• Ot ve ağaç polenleri,

• Ev hayvanlarının deri veya tüyleri,

• Mantar veya küf sporları,

• Gıdalar (süt, yumurta, soya, deniz ürünleri, meyve ve kuruyemişler),

• Eşek arısı veya arı sokmaları,

• Belli başlı ilaçlar

• Lateks ve

• Nikel, lastik, koruyucu ve kimyasal reçineler.



alıntı

Alerji Testleri

Alerjik rinit tanısı alan bir hastada birkaç tedavi yöntemi tek tek ya da birlikte uygulanabilir. Ancak; en önemli nokta sorumlu alerjenden kaçınmaktır. Ev tozu akarı gibi alerjenlerden kaçınmak polenler gibi alerjenlere göre çok daha kolay ve ugulanabilir yöntemlerdir. İlaç tedavisi, spesifik immünoterapi (aşı tedavis), cerrahi tedavi ve eğitim de tedavinin diğer kollarını oluştururlar (Figür 1).

Alerjik rinitli hastalarda uygulanan ilaç tedavisine bakıl-
dığında ilaçların kesilmesini takiben etkilerinin sona erdiği
görülmektedir. Hastalığın devamlılığı nedeni ile uzun süre
tedavi gerekmektedir. Tedavi ağızdan ilaç ya da
burun spreyleri şeklinde uygulanır. Ağızdan
uygulanan antihistaminiklerle burun içine
uygulanan intranazal steriodleri karşı-
laştıran bazı çalışmalarda burun içine
uygulanan tedavinin daha etkili olduğu
görülmüştür. Homeopati, herbalizm ve akupunktur gibi
alternatif tedaviler de giderek artan sıklıkta kullanılmaktadır.
Ancak; bunlar için halen yeterli bilimsel kanıt yoktur. Rinit
bulguları üzerinde ilaç tedavilerinin etkinlikleri Tablo 1' de
gösterilmiştir.
Alerjenden sakınma
Yapılabiliyorsa endike
Farmakoterapi
Güvenli
Etkili
Kulay uygulanabilir
İmmünoterapi
Etkili
Uzman gerektirir
Hastalığın doğal gidişini değiştirebilir
Hasta eğitimi
Her zaman
endike


Tablo 1: Rinit semptomları üzerine ilaçların etkileri


Spesifik immünoterapi (Aşı tedavisi) optimal uygulama sonucunda etkili bir tedavi yöntemidir. Son 25 yıl içerisinde standardize edilmiş alerjen ekstreleri ile oldukça etkili ve güvenli olarak kullanılmaktadır. Spesifik immünoterapi (aşı tedavi), subkutan (cilt altına) enjeksiyon, sublingual (dil altına) veya nazal (burun içine) yolla uygulanabilir.

Subkütan immünoterapinin alerjik hastalığın doğal gidişini değiştirdiğine dair bir çok çalışma vardır. Subkütan immünoterapi de dikkat edilecek en önemli nokta enjeksiyon sonrası en az 20 dakika hastanın gözlenmesidir. İlaç tedavisi ile bulguları kontrol edilemeyen vakalarda, ilaç almak istemeyenlerde, ilaçlara bağlı yan etki görülenlerde, subkütan immünoterapi gerekliliği vardır. Nazal veya sublingual yolla uygulanan immünoterapide subkütan uygulamalara göre 50-100 kat daha fazla dozda alerjen uygulamak gereklidir. Buna rağmen subkütan immünoterapiyi reddeden veya yan etki görülen vakalarda uygulanabilir.

Çocuk hastalarda da immünoterapi etkin bir tedavidir; ancak, 5 yaş altında uygulanmamalıdır. Unutulmamalıdır ki immünoterapi ekstrelerinin içinde hiçbir şekilde bir ilaç ya da kortizon gibi bir madde yoktur; sadece hastanın neye alerjisi varsa o alerjen vardır…


alıntı

Alerjiniz olduğunu düşündüğünüzde doktorunuza danışmalısınız. Gözlenen belirtiler, bu belirtilerin ne zaman meydana geldiği ve ne kadar sıklıkla oluştuğu hakkında doktorunuza bilgi vermeniz gerekebilir.Doktorunuz ailenizin başka bir üyesinde de benzer belirtilerin olup olmadığını veya ailenin alerji geçmişi olup olmadığını bilmek isteyecektir. Bir tepkimeye neden olduğu düşünülen herhangi bir tetikleyici etken hakkında ve bu tetikleyicinin belli bir yer ve zamanda meydana gelip gelmediği hakkında da düşünmeniz gerekmektedir.Doktorunuz muhtemelen, belirtilere neden olan alerjik maddeyi belirlemek üzere testler yürütecektir.Buna alternatif olarak bir bağımsız bir alerji kliniğine yönlendirilebilirsiniz. Alerjik tepkimeye neyin neden olduğunu bilseniz dahi doğru alerjik maddeyi bulmak için test edilmeniz gerekebilir. Yapılabilecek çeşitli farklı testler bulunur:
• Deri testi:Bu test alerjik madde aramada genellikle ilk uygulanan testtir. Olumlu bir tepkime (deri kaşınır, kızarır ve şişer) olup olmadığına bakmak için şüphelenilen alerjik maddenin küçük bir miktarı deriye batırılarak kontrol edilir.

• Kan testi:Bu test bağışıklık sisteminin şüphelenilen alerjik maddeye tepki olarak ürettiği, kandaki IgE antikoru miktarını ölçmek amacıyla kullanılır.

• Yama testi:Bu test, egzama veya dermatite neden olan alerjik maddeyi bulmak için kullanılır. Şüphelenilen maddenin az bir miktarı ile kaplanan özel metal diskler,derinin nasıl tepki verdiğini görmek amacıyla genellikle 48 saatlik bir süre için bantla deriye yapıştırılır. Bu test genellikle hastanelerin dermatoloji (deri) bölümlerinde yürütülür.



alıntı

Alerjenlerin neredeyse tamamı proteinlerden yapılmıştır. Proteinler hidrojen, oksijen ve nitrojenden oluşan ve tüm canlı organizmalarda bulunan organik maddelerdir. Bazen, proteinler dışında bir madde de alerjen olarak etki gösterebilir (örn. penisilin ve diğer ilaçlar) ancak bu, vücuttaki 'hapten' adlı küçük bir protein molekülüne bağlanabilmelerinden kaynaklanır. Proteinlerin neredeyse tümü alerjen gibi davranabilmekte ve sürekli olarak da yenileri keşfedilmektedir. İngiltere'de alerjiye en sık yol açan alerjenler aşağıda tanımlanmıştır.


Ev tozu akarı

Ev tozu akarı çıplak gözle görülemeyecek kadar küçüktür. Ilık, nemli ortamlardan hoşlanır ve yatak-yorgan ve yastıkların, kumaş kaplı mobilyaların ve tüylü oyuncakların içinde çok sayıda bulunabilir. Son yıllarda ev tozu akarı alerjisi, çift cam uygulaması, çatı ve duvar izolasyonu ve evlerimizdeki havalandırmayı azaltarak ev tozu akarının gereksindiği ılık, nemli ortamların oluşmasını kolaylaştıran enerji tasarrufuna yönelik diğer önlemler yüzünden daha sık görülür olmuştur.


Bir ev tozu akarının elektron mikroskobundaki görüntüsü.

Akar, sürekli olarak etrafa saçtığımız ve ev tozunun büyük kısmını oluşturan deri döküntüleriyle beslenir. Alerjen gibi davranıp alerjiye yol açan akarın kendisi değil, dışkı parçacıklarıdır. Bunlar öylesine küçüktür ki uzun süre havada asılı kalabilir ve böylece alınan solukla burundan akciğerlere taşınıp burada saman nezlesi ve astım semptomlarına yol açabilir. Ciltle doğrudan temas ettiklerinde egzamaya yol açabilirler. İngiltere'de alerjisi olanların en az dörtte üçünün ev tozu akarına alerjik olduğu saptanmıştır.


Çim ve ağaç polenleri

Polenler, bitkilerin (ya da ağaçların) erkek üreme hücrelerini içerir ve aynı türden diğer bitkileri döller. Bunlar küçük taneciklerdir ve böcekler ya da hava akımıyla taşınır. Havaya saçılan polenler çok hafiftir ve havada uzun süre taşınabilir. Bunlar duyarlı kişilerin göz, burun ya da akciğerlerine gittiğinde, halk arasında saman nezlesi olarak bilinen alerjik reaksiyona yol açar. Akciğerlere ulaşırlarsa astım daha da ağırlaşır.


Farklı bitkiler polenlerini yıl içinde farklı zamanlarda üretir; bir polen takvimi yardımıyla hangi bitkinin hangi kişinin semptomlarından sorumlu olduğunu belirlemek mümkün olabilir. En sık suçlananlar nisan sonundan eylül başına dek çevrede bulunabilen çim polenidir.


Hayvan kepeği (deri döküntüsü ve tüy)

Kürklü hayvanların çoğu alerjiye neden olabilir. Alerjenler hayvanların pullanmış derisinde, tüylerinde ve bazen tükrüklerinde bulunur. Bunlar sadece hayvanlar yoluyla değil, giysi, terlik ve ayakkabılarımızla da evimizin her yanına yayılabilir.

Ingiltere'de her on evin yedisinde bir evcil hayvan bulunur ve evcil hayvanlardaki alerjenler çocukluk çağı astımlarının %40'ının nedeni olabilir. Evcil hayvanlara karşı alerjiye sadece hayvan sahiplerinde rastlanmaz. Alerjenler öyle güçlü ve uzun etkilidir ki kolayca etrafa yayılır ve hayvan beslemeyenler dahi günlük yaşamlarında alerjik olmalarına yetecek miktarda alerjenle temas edebilirler.




Gıda alerjenleri

Birçok gıda maddesi alerjen olarak etki gösterebilir. Beş yaşın altındaki çocuklarda inek sütü ve tavuk yumurtası en sık görülen alerjenlerdir. Beş yaşın üstünde, yerfıstığı (yerfıstığı gerçek bir kabuklu yemiş değil, bir sebzedir, yani aynı bezelye gibi kapsül içinde büyüyen bir tohumdur), ağaçta yetişen kabuklu yemişler, balık ve kabuklu deniz ürünlerine karşı alerji daha sıktır. Gıda alerjileri değişik biçimlerde ortaya çıkabilir ve dudaklarda karıncalanma ve şişme gibi hafif belirtilerden, yaşamı tehdit eden krizlere kadar geniş bir çeşitlilik gösterebilir.
Küfler ve sporlar

Bazı küflerin ve bitkilerin sporları kimi kişilerde, özellikle sonbaharda alerjik reaksiyon başlatabilir.


Rhizopus oligosporus isimli mantarın tomurcuk ve sporlarının elektron mikroskobundaki görüntüsü.


İlaç alerjileri

Bazı ilaçlar, özellikle bazı antibiyotikler alerjik reaksiyon lara yol açabilir. İlaç hiçbir zaman ilk verildiğinde alerjiye yol açmaz, ancak geçmişte iyi tolere edilmiş olsa bile sonraki her ilaç alımında alerji ortaya çıkabilir
Böcek sokması

Böcek sokması herkesi rahatsız eder, ancak kimilerinde gerçekten ağır olabilecek alerjik reaksiyonlar başlatabilir. Böcek sokmalarına en çok balansı ve yabanarısı neden olur.





alıntı

allerji nedir

Allerji kişilerin aslında zararlı olmadıkları halde bazı maddelere karşı aşırı reaksiyon göstermesidir.Bizi zararlı organizmalara
karşı koruyan bağışıklık sistemimiz görevleri istilacıları (antijenleri) zararsız hale getirmek olan vücut savunmacılarını (antikorlar) üretir.

Normalde vücudumuzu koruyan bağışıklık sistemi bazı insanlarda zararlı olmayan birtakım maddelere de aşırı yanıt verir. Bu reaksiyonlara
aşırı duyarlılık ya da allerji adı verilir.Allerjik reaksiyona yol açan antijene de allerjen adı verilir.Allerjik reaksiyonlar tek tip değildir, birçok yolla ortaya
çıkarlar, vücudun değişik bölümlerinde meydana gelebilirler ve çeşitli şiddette olabilirler.

İmmün (bağışıklık) sistemimiz iyi bir belleğe sahiptir. Yaşamımızın başlangıcında organizmamız yabancı maddelerle karşılaştığında immun sistem onları tanımayı ve belleğine almayı öğrenir.Ardından yabancı maddelere (antijenlere) karşı antikorlar üreterek yanıtını hazırlar. Organizmada ne zaman aynı antijen görülse hatırlama özelliği nedeniyle daha önceden hazırlanmış yanıt başlar. Bu nedenle saman nezlesi olan bir kişi her yıl polenlerle karşılaşınca immun sistemdeki bu özellik sebebiyle hemen reaksiyon gösterir.

DUYARLANMA NASIL OLUŞUR?

Duyarlanma bağışıklık sisteminin antijenle temas etmesi, onu belleğine alması ve ona karşı özel antikorları üretmesidir. Daha sonraki karşılaşmada
bağışıklık sistemi antijeni kolaylıkla tanıyacak ve hemen reaksiyon gösterecektir. bir allerjene karşı duyarlanma için gerekli olan süre kişiden kişiye değişir.

ATOPİ NEDİR?

"Allerjik bir bünyeye sahip olmak" demektir.Bu durum kalıtsaldır.Başlıca üç çeşit atopik hastalık vardır:

  • Atopik dermatit (egzema)
  • Allerjik rinit
  • Allerjik astma

Allerjik rinit çoğunlukla göz allerjisi (konjunktivit) ile birlikte olabilir. Atopik kişiler genetik olarak İgE tipi antikorlar üretme eğilimindedir. Bu İgE antikorları da çevrede bulunan ve normalde zararsız olan allerjenlerle (polenler, ev tozları vb) etkileşime girerek allerjik reaksiyonu başlatır.

Kalıtım allerjiyi nasıl etkiler?

Bir çocuk eğer bir ebeveyni allerjikse %30 allerjik olma riski taşır. Eğer her iki ebeveyni de allerjikse allerji gelişme riski %60 dır. Bununla birlikte allerjiler ikinci nesilde görülmeyebilir.


alıntı

evcil hayvan alerjisi

Hayvan alerjisi nedir?
En yaygın evcil hayvanlar da dahil olmak üzere tüylü hayvanların birçoğu alerjik tepkilere sebep olabilir. Tüylerdeki kıllara ek olarak hayvanın salgıladığı yağa ve tükürüğe, ve idrarında bulunan alerjenlere (proteinlere) tepki gösterilir. Bunlar, diğer tozlara karışan havadaki küçük parçacıklardır. Bu, hava teneffüs edildiğinde alerjik tepkilere neden olabilir. At, köpek ve kediden saçılan tozlar alerjiye sebep olabilicek 10-20 çeşit madde içerir.

Hayvan alerjisi kimlerde görülür?
Ciddi kalıtsal faktörler, kişinin hayvan alerjisine ne derecede yatkın olduğunu belirler. Ailede bulunan alerjiye yatkınlık, kişinin edineceği evcil hayvana karşı alerjik tepki gösterme şansını arttıracaktır. Eğer anne veya babanızın kedi alerjisi varsa, çocuğun tüylü hayvanlara karşı alerjik tepki geliştirmesinin rizikosu yüksek olacaktır. Eğer anne ve babanın her ikiside alerjik ise, ve aynı şeye tepki gösteriyor ise çocuğun alerji geliştirme rizikosu yaklaşık % 80 olacaktır.

Hayvan alerjisine yakalanma rizikosu, küçük çocuklarda en yüksektir. Hayvan alerjisi, astımlı kişilerde oldukça yaygındır ve genellikle kene (uyuz böceği) alerjisi ile beraber görülür. Eğer çocuk 12-14 yaşlarında alerji belirtisi göstermemiş ise, alerjiye yatkınlığı muhtemelen azdır. Yetişkinler de hayvan alerjisine yakalanabilir.

Kişinin, hangi hayvana alerjisi olacağını tahmin etmek çok zor olabilir. Alerjiye yakalanmak için kişinin önce belli bir tür alerjen ile temasa geçmiş olması lazımdır, ve alerji tepkilerinin ortaya çıkması uzun zaman alabilir. Şu ana kadar, kişinin genelde evde bulunan alerjenler ile sık ve yakın temas içinde olmasından dolayı alerjiye yakalandığı sanılmaktaydı; hayvan alerjenlerinin miktarındaki artış, alerjiye yakalanma rizikosunda artışa sebeptir. Yeni araştırmalar, hayatın erken devresinde alerjenlerle temasa geçmenin, kişinin alerjiye daha sonra yakalanmasını belli bir miktarda önlediğini göstermektedir. Bunun hakkında henüz yeterli bilgi yoktur.

Hassaslık ve alerji hastalıklarının karşılaştırılmaşı
Hassaslık ile aşıkar alerji hastalığı arasında fark vardır. Hassaslık, kişinin bir alerjene karşı hassas hale gelmiş olması anlamına gelir. Bu, alerji testinde alerjene karşı positif tepki olarak kendini gösterecektir. Aynı zamanda, bu hassaslık o kadar az olabilir ki, kişi alerjenler ile temas içinde olsa bile kişide belirtiler görülmez. Diğer bir tabirle, kişinin bariz bir alerji hastalığı yoktur. Örnek olarak, nüfusun %10 ile %15 inde kediye karşı hassaslık olduğunu tahmin ediliyor. Ancak, kedi ile temas durumunda alerjik tepkiler gösterenlerin sayısı aynı miktarda değildir.

Hangi hayvanlar alerjiye sebep olur?
Küçük domuzlar, tüysüz fareler, chincilla ve kısa tüylü fino köpeği dahil, evcil hayvanların çoğu, daha önce belirtildiği gibi, alerjiye sebep olabilecektir. Kene, sivrisinek tırtılları ve hamamböceği gibi küçük hayvanlar da alerjiye sebep olabilir.

At ve kedi, en kızgın alerjenlere sahip hayvanlardır. At büyüktür ve diğer küçük hayvanlara göre, daha fazla miktarda alerjen saçmaktadır. Kediler daha geniş alandarda dolaşırlar ve dolaştıkları her yere alerjenler saçarlar. Insanlara en yakın yaşayanlar köpeklerdir, bu nedenle hayvan alerjisinin en yaygın türüne sebep olurlar. Çeşitli köpek ırklarının vermiş olduğu alerjenlerin miktarı ve türü arasında fark vardır. Ancak, büyük, küçük, tüysüz veya çok tüylü olmasına bakmaksızın bütün ırkları alerjen üretir.

Alerjiye sebep olmayan evcil hayvanlar sadece akvaryum balıkları ve sürüngen hayvanlardır, mesela kaplumbağa. Alerjiye sebep olmadığı bildirilen diğer tür evcil hayvanlar arasında örneğin tropik kırkayak bulunmaktadır. Bu tür hayvanları, evcil hayvan olarak tavsiye etmek oldukça zordur, çünkü bu hayvanlar, deri ve gözde hoş olmayan rahatsızlıklara sebep olabilir, ayrıca arzu edilmeyen parazitleri de beraberinde getirebilirler.

Hastalığın teşhisi
Bir hayvana karşı alerjiniz olup olmadığı, kan tahlilleri ve deride iğne testi ile tespit edilir. Eğer hayvan türüne daha önceden alerjiniz varsa, böyle bir test positif sonuç vericektir. Bir çocuğun, belli bir hayvan türüne alerjisi olup olmayacağını daha önceden tahmin edebilicek testleri yapmak mümkün değildir. İğne testinden elde edilmiş negatif sonuç, gelecekteki tepkiler hakkında herhangi bir tahminde kullanılamaz.

Belirtiler ve tedavi
Burunda akıntı ve tıkanma, gözde kaşıntı ve sulanma, ve astım en yaygın olan belirtilerdir. Bazıları egzamaya ve kurdeşene yakalanabilir. Kedi alerjisine maruz kalmanın, bazı durumlarda, akut astım için büyük bir riziko oluşturduğu görülmüştür.

Alerjiye sebep olan hayvanın, alerjili kişinin çevresinden uzaklaştırmak, en önemli ve en etkin tedavi şeklidir. Kortizon içeren burun spreyleri ve/veya tabletler, içeri çekilen sprey, burun spreyi veya göz damlası halinde kullanılan antihistamin ilaçları hayvan alerjisinin önlenmesi için iyi bir çözüm değildir. Ancak, hayvan alerjisine maruz kalmaktan kaçınılamaması durumunda gerekli olabilir.

Köpek ve kedi alerjenlerinin deri altına aşılandığı, alerji aşısı olarak bilinen bağışıklık terapisi, uzun vadede iyi sonuçlar verebilir.

Önleme /Korunma
Tüylü hayvanlara karşı tespiti yapılmış alerji durumunda, önleyici en iyi tavsiyemiz evcil hayvanlardan uzak durmanızdır. Eğer kişi riziko grubunda ise, yani, ailede alerji görülmüş ise, kişi, köpek veya kedi temin etme konusunda kendisini kısıtlamalıdır. Elbise ve saç yoluyla eve girmiş hayvan alerjenlerinden mümkün olan en çok miktarda kurtulmak için evdeki temizliğe de gerekli önem verilmelidir.

Mesela, kişinin, alerjenleri zor ve kızgın bir kedisi var ve bu kediyi evinden uzaklaştırıyor. Kişi bunun belli bir etkisini hemen hissedecektir, çünkü kedi, sürekli olarak ve nispeten oldukça çok miktarda alerjen salmaktadır. Ancak, evin normal şekilde temizlenmesiyle bile, mevcut alerjen seviyesinin, hastalığın ortaya çıkmasına sebep olmayacak bir seviyeye inmesi için 12-16 hafta kadar süre geçebilir. Mesela halıların kaldırılması, mobilyaların değiştirilmesi, yer ve duvarın yıkanması gibi daha geniş çaplı temizlik, alerjenlerin daha çabuk kaybolmasını sağlıyabilir.

Evcil hayvan alerjenlerinden tamamıyla kaçınmak çok zordur, çünkü hayvan kılları kişinin üzerindeki elbiselere yapışır, ve aynı zamanda okullarda, kreşlerde ve toplu taşım araçlarında bulunur.

Eğer bir çocuğun hayvan alerjisi var ise, kreş personeli ve öğretmenler, diğer çocukların anne ve babalarından, çocuklarına hayvan ile temasta bulunmamış elbiseleri giydirmelerini istemelidir. Dış giysilerin koridorlara asılması ve sınıf içerisine alınmaması da önemlidir. Kreş ve okullara kedi ve köpeğin getirilmesine karşı genel yasak konulması gereklidir.

Kedinin yıkanması?
Hayvan alerjisine karşı, hayvana ve özellikle kediye sürülebilir çeşitli temizlik ürünleri piyasada mevcuttur. Hayvan tüyünün bir sıvı ile ıslanmasıyla, alerjenler kapsüllenmiş olur ve hayvandaki alerjen miktarı azalır. Kedinin tüyündeki alerjen miktarı, kedinin yikanması ve banyo edilmesiyle azalır ancak bu, hayvan alerjisine karşı bir tedavi şekli olarak tavsiye edilmez. Temizlik ürününün, en iyi durumda, geçici yardımı olacaktır, ve hayvanlara karşı orta derecede alerjisi olan kişiler için söz konusu olabilir. Kedi yıkansa bile, evdeki tozlarda kedi alerjenleri bulunacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken başka bir konu ise, hayvanın çok sık yıkanması hayvana eziyet verebilir.

Hayvanlar, astıma ve alerjiye karşı direnci arttırır mı?
Hayatın erken aşamasında ve 18 aylık yaşına girmeden önce, evcil hayvanların yakınında olmanın astım ve alerjinin gelişmesine karşı yardımı olduğu, yakın zamanlarda yapılmış araştırmaların sonuçlarında belirtilmiştir. Sonuçların açıklaması olarak, kısmen kişinin hayvan alerjisine karşı tolerans geliştirebileceğini ve kısmen de hayvanların beraberinde getirmiş olduğu bakterilerin bağışıklık sistemini daha da güçlendirebileceğini söyleyebiliriz. Ancak şu ana kadar, sonuçlar kesin olmamıştır. Astım ve alerjiye karşı korunması için, kişilere evcil hayvanlar temin etmeleri yönünde tavsiyelerde bulunabilmeden önce, bu alanda daha çok araştırmaya gerek vardır.

Eğer kişi, bir kere köpek ve kediye karşı alerjiye yakalanmış ise, bu durumda, korunmak ve önlem almak için izlenmesi gereken en önemli tavsiye, kişinin hayvan türü ile tüm teması kesmesidir. Çocuğun doğumundan önce evcil hayvan temin edilmesi, ve aile üyelerinde alerjinin mevcut olmasından dolayı çocuğun da alerjiye yakalanmasından korkulması durumunda, hayvanın evde barındırılması kararı kişilere kalmış bir karardır. İnsanın, zamanla yakın bağ kurduğu hayvanlardan ayrılmasının kolay olmadığını unutmayın. Bu nedenle, anne ve babalar, çocuğun hayvan alerjisine yakalanma rizikosuna girip girmediği konusunda da değerlendirme yapmalıdır.


alıntı

ImageShack

Köpeğinize el yapımı bir giysi hediye etmek istermisiniz? Çoraptan yapacağınız bu giysi ile köpeğinizi daha şirin gösterebilirsiniz. Yapımı ise çok basit.

ImageShack


alıntı

24 Ocak 2008 Perşembe

küçük banner kutuları




alıntı