13 Ocak 2008 Pazar

temel fıkraları

Temel, Fadime ile nişanlanmış. Fadime'yi arabasına almış, gezmeye çıkarmış. Arabayla biryerlerde durmuşlar. Kalkarken Temel vitesi bire almak istemiş, eli Fadime'nin eline değimiş. Fadime kızarmış. Temel de utanmış. Günler geçmiş. Nihayet evlenmişler. Balayına arabayla Bodrum'a yola çıkmışlar. Bodrum'da otele vardıklarında Temel el frenini çekmiş. O sırada yine eli Fadime'nin eline değmiş. Fadime yine kıpkırmızı olmuş. Ama laf etmekten de geri durmamış: "Ula Temel, artuk evlüyüz daaa, daha ilerü cidebilürsün." Temel bunu duyunca hemen el frenini indirmiş. Marmaris'e doğru yola çıkmışlar... UTANGAÇTemel dünya turuna çıkar ve yolu Canada'ya da düşer.
Kırk yılda bir Karadeniz'de hamsi avlamaktan daha değişik bir fırsat çıktığını düşünerek buz tutmuş bir gölde, buzu kırıp balık tutmaya özenir. Oltasını ve takımlarını alarak işe koyulur.
Tam buzu kıracakken, insanın içini titreten bir ses duyulur:
- Oğlum burada balık yok!
Temel az öteye gidip tekrar buzu kıracakken ses yine gürler,
- Burada balık yok dedim sana...
Temel'in eli ayağı titreyerek seslenir:
- Tanrım, sen misun yoksa?
Ses yeniden duyulur,
- Hayır oğlum, ben buz hokeyi stadının spikeriyim.

ÖZENTİTemel’in çocuğunu sokakta ders çalışırken görenler, Temel’e nedenini sormuşlar.
Temel’in cevabı hazır:
- Herkes çocuğunu dışarda okutayi!
Bu Yazıyı Paylaşın


BABAN NASIL Temel’in oğlu küçük Temel, okula gittiğinde öğretmeni sorar:
-Temel, baban nasıl iyi mi?
Küçük Temel:
-Öğretmenum, babam dün akşam banyo küvetine girdi, uyudi kaldi oriya…
Öğretmen şaşkın:
-Uyudu mu? Desene sular evi bastı, ev mahvoldu…
Küçük Temel sakin:
-Yooo öğretmenum öyle olmadi, çünki babam ağzı açuk uyur…
Bu Yazıyı Paylaşın


SAY Bizim küçük Temel, Okuldan bir türlü mezun olamıyor. En sonunda öğretmen:
-Oğlum seni imtihan edeceğim. Bilirsen seni mezun edeceğim.
Temel sevinir, sözlüye kalkar… Hoca:
-Söyle bakayım Temel, İngiltere’yle Fransa kaç kez savaştılar?
Küçük Temel:
-Alti defa savaştiler öğretmenum.
Hoca:
-Aferin sana Temel, tebrik ederum, der.
Küçük Temel, mezun oldum sevinciyle hocaya bakarken, hoca:
-Peki say bakalım, demez mi?
Küçük Temel:
-Bir… İki… Üç… Dört… Beş… Alti.
Bu […]

Temel Karadenizlinin fırınından bir ekmek alacak. Kafasını fırından içeri uzatır:
- Ha oradan bi ekmek vermeni rica edeyirum!
- Ula parasını verecek misun?
- Elbette vereceğum.
- Haçan parasını vereceksen ne diye rica edeyisun?







Temel, karısı Fadime'yi bademcik ameliyatı yaptırmıştı. Hastaneden taburcu edilirken, doktor Temel'e bazı tavsiyelerde bulunur ve son olarak der ki;
- Aslında bu ameliyat gecikmiş, daha çocukken yapılmalıydı.
Temel hemen söze girer:
- O zaman faturayı kayınbabamı gönder de, hasabını o ödesun!



Hoca, minberden cemaate hitaba başlar:
- Ey cemaat-i müslimin, deyince: Arkalardan Temel, cevap verir:
- Efendum! Bağa mi deyisun?





Eskimo'nun biri ölünce, Cehennem'e atmışlar. Zebaniler sesini duyamuyınca kapıyı aralamışlar. Eskimo:
- Kapatın şu kapıyı! İçeri soğuk giriyor, üşüyorum. demiş.

Temel ile Dursun denize yüzmeye giderler. Temel boğulur. Savcı gelir araştırma yapmaya ve Dursun'a sorar:
- Olay nasıl oldu.
- Savci bey olay molay yok... Temel bi talup geleceğim dedi ama siz da göriysiniz gelmedi...

Adamın birisi kendisi hakkında kötü sözler söyleyen birine haddini bildirmek için evine gider. Fakat adamı evde bulamaz. Öfkesinden kapıya büyük harflerle "EŞEK" diye yazıp döner.
Bir kaç gün sonra o adamdan şöyle bir yazı alır:
- Bize gelmişsin. Kapıya attığın imzadan anladım.

Her gün Temel sabah erkenden Dursun'un evine gidiyormuş ve "Soğuk çay var mı?" diyormuş. Dursun da "yok" diyormuş. Bu bir kaç gün sürmüş. Dursun bir gün merak edip soğuk çay hazırlamış. Temel gene gelmiş. "Soğuk çay var mı?" demiş. Dursun da var demiş. Temel de "İyi ısıt da içelim" demiş.



Adam doktorun karşısındaki koltuğa oturdu.
- Durum çok kötü doktor bey, bir dakika önce olan herşeyi unutuveriyorum.
- Peki niçin hatırlamaya çalışmıyorsun.
- Neyi?


- Ula Temel, senden polis olmaz. Nasıl kaçırdın elindeki azılı hırsızı!
Sormayın komiser bey. Bir anluk dalgınluğum sebep oldu. Üstünde "girmek yasaktır" tabelası bulunan bi yere girdi, arkasından gidemedum!



Komiser sorar:
- Temel, köpekleri atlatıp, kümesten tavuğu nasıl çaldın?
- Komiserüm, onu söylemem, meslek sırrıdır!
- Ama ben söyletmesini bilirim!
- O da sizin meslek sırrunuzdur!



Komutan sorar:
- Söyle bakalım Temel, cephanelik önünde nöbet tutuyorsun, birden cephanelik infilak etti, ne yaparsın?
- Herkesin duyması için havaya bi el ateş ederum komitanum!


İngilizler ve İskoçlar arasında yıllardır süren bir tartışma vardır. İngilizler her defasında İskoç kahvelerini basıp "Wilsonlar ayağa kalksın" deyip Wilsonları kurşuna dizip arkasından da "Eriksonlar ayağa kalksın" deyip Eriksonları kurşundan geçirirlerdi. Bu olay İskoçların çok moralini bozmaya başlamıştır. Toplanıp bu olaya bir çözüm getirmeye çalışmışlar içlerinden en hakiki İskoç "buldum" diye bağırır. Wilsonlar ayağa kalksın dediklerinde Eriksonlar ayağa kalksın, Eriksonlar ayağa kalksın dediklerinde Wilsonlar ayağa kalksın; böylece onları kandırmış oluruz.



İki Kayseri'li maç sahasının önünde köfte satarken Birisi diğerine şöyle der.
- Ula Ehmet bir bilet al maçı öğren gel, der.
Ehmet gider ve maçı öğrerüp gelir durumu Arkadaşına anlatır:
- 2 direk dikiyler, ortaya bir kabak koyiyler. 21 avanak peşinde koşiyler. 2 direğin arasına girince gool diye bağriyler, birde utanmadan kısa don giyiyler.



Garson Temel'i, lokantanın nıüşterilerinden biri, yanına çağırıp, azarladı:
-- Bana getirdiğin tavuğun bir bacağı diğerinden daha kısa. Bu ne rezalet?
Temel, öfkeyle cevap verdi:
-- Ben sana o tavuğu dans edesin diye değil, yiyesin diye getirdim!..

Bir gün Bismark, harpte yararlılık gösteren bir askere madalya takarken:
-- Asker, yüz altın mı istersin, yoksa bu madalyayı mı?
Asker:
-- Madalyanın kıymeti nedir? der. Bismark:
-- Maddi kıyıııeti aşağı-yukarı üç altın, diye cevap verir.
Asker :
-- Öyleyse 97 altınla madalyayı isterim! der.


Adamın biri otele gelir:
-- Burada bír gece kalmak istiyorum. Fakat oda istemiyorum.
-- Oda istemiyor musunuz?
-- Hayır ben uyur gezerim. Uzun bir koridorunuz varsa, mesele yoktur. Sabaha kadar dolaşır dururum.


Temel gittiği göz doktoruna dert yanıyordu.
-- Ne zaman çay içsem sağ gözüm ağrıyor doktor bey.
Doktor, Temel'ın gözlerini kontrol ettikten sonra anlamlı anlamlı başını salladı ve gülerek cevap verdí:
-- Hımmm. Durunı anlaşıldi. Çay içmeden önce kaşığı bardaktan çikarın. O zaman sağ gözünüz ağrımaz.



Lokantaya giden Temel garsondan bardak istemiş.
Garson da masada ters duran bardakları göstererek:
-- Masada var ya' demiş...
Temel bardağı eline almiş ve biraz inceledikten sonra kaşlarını çatmış ve sítem dolu bir sesle konuşmuş:
-- Onlarín dibi deìik, üstü kapalì demiş...



Din dersi öğretmeni, öğrencilere bütün insanların Adem ve Havva'dan geldiğini söyledi. Bir öğrenci söz aldı:
-- Bu doğru değil.
-- Nasıl yani? dedi öğretmen.
-- Babam bize maymundan geldiğimizi söyledi.
-- Sevgili çocuğum, dedi öğretmen, sizin özel aile tarihiniz bizi hiç ilgilendirmiyor.



Temel uzun zamandır görmediği Cemal'le Îstanbul'da karşılaşır:
-- Uşak, nasılsun pakayum? - Îyiyum.
-- Çocuklarun nasuldur? - Onlar da çok iyidur.
-- Ha karin nasıldur?
Temel böyle sorunca, Cemal'in birden yüzü değişir... Temel arkadaşının karısının geçen yıl öldüğünü hatırlayıp, hemen şöyle der.
- Yani aynı mezarda mi yatayü!



Polise bir ihbar gelir. Temel ile Dursun kaza yapmıştır.
Polis olay yerine geldiğinde görür ki, arabalar sapa sağlam, Temel ile Dursun'un ağzı burnu dağılmış. Polis sorar:
-- Anlat Temel. Olay nasıl oldu?
-- Komserum... Hava sisli olduğundan kafamı pencereden çıkarmış öyle gideydum. Meğersem Tursun da karşidan öyle geleyirmuş

0 yorum: